doktor&hesapci

TGRT-FM de Cuma günleri saat 20.00 civarlarında yayına giren programın paralelinde fikir alışverişi için yapılmış bir blog dur. Yorumlarınızı bırakmakta nazlanmayın.

Sunday, February 25, 2007

16 Şubat-23 Şubat.. İkisi bir arada

Geçtiğimiz haftanın beni en fazla etkileyen konusu; genelkurmay başkanı Sn. Büyükanıt'ın Amerika'da büyükelçiliğimizde yaptığı konuşmaydı. Sn. Büyükanıt "1923 ten beri ülkemizin böyle büyük tehdit altında kalmadığı" nı söylemişti. Eh kendi fikri böyle olabilirdi. Buna da sözümüz olmazdı. Lakin asıl vahim olan Washington da oturan ve büyükelçilikteki resepsiyona katılan Türkler "kurtar bizi paşam" diye tempo tutmuşlar ve generalin konuşmasını defalarca alkışlarla kesmişlerdi. Böyle bir hal dünya tarihinde görülmüş müydü?

Bir diğer konu da "Milli kuvvetler" manasına gelen paramiliter örgütlenmelerin memleket sathında etkili olma çalışmalarıydı. Bunlardan medyaya yansıyan bir videoda bir emekli asker silah bayrak ve kutsal kitap üzerine "ölmeye ve öldürmeye" diye yemin ettirmekteydi. Memleketin işgal altında kaldığı özel durumlarda örgütlenmesi gereken böylesi yapılar için neden böyle bir zaman seçilmişti?(Bu emekli asker daha sonra televizyonlarda yaptığı konuşmalarda silah oyuncak idi, zaten şaka yapıyorduk mealinde kıvırmalar ile de riya tarihine geçti)

Mini Test

Amerikan genelkurmay başkanı ülkemize ziyarete gelse ve büyükelçilikte bir resepsiyon verse. Konuşması esnasında Türkiyede oturan amerikalılar toplu halde "kurtar bizi paşam" diye tempo tutsalar acaba ne düşünürdü?

a. Böyle bir resepsiyon olamaz
b. Türkiye deki Amerikalıların kurtarılmaya ihtiyacı yoktur. Kurtarılması gereken Türklerdir.
c. Adam "herhalde şaka bu!" diyerek gizli kamera aramaya başlardı.
d. Türkiyenin özel durumu bunu gerektirmekte, Cumhuriyetin temel ilkeleri devamlı kollanmak ve korunmak zorunda olduğundan zaman zaman ayar verilmesi uygun olmaktadır. Kendini bilmezlere Vatanımızın sahipsiz olmadığı anlatılmalıdır.

Şimdi de gidelim Fransa'ya ve bu defa da ikinci dünya savaşı esnasında uzun süre işgal altında kalmış olan bölgelerde emekli Fransız subaylarının paramiliter örgütlenmeler gerçekleştirdiği ortaya çıkıyor olsun. Siviller "Liberte" teşkilatları bayrağı altında toplanıyorlar haberi gazetelerde yayınlanmış olsun..

a. Sen ne diyon ya?
b. Fransızlar kendi ülkelerinin işgal altında olduğunu neden düşünsünler?
c. Bu işi örgütleyenler tutuklanır.
d. Vatanımızın özel durumu, Fransa ile kıyaslanamaz.. Zira dört tarafı düşmanlarla çevrili, herkesin bir kıstırsak da icabına baksak dediği bu demokratik laik hukuk guguk.. Adriyatikten Çin seddine şu çılgın ve kahraman Türkler, Çanakkale de sırtında mermi, hepsine cezaları verilmeli, vatana kastedenler..


Evet buraya kadar.. Cevaplamak zorunda falan değilsiniz. Hatta cevaplamazsanız daha da memnun olurum.

Yazının buraya kadar olan kısmı geçen hafta ile alakalıydı.. Bu haftaki programda ise ne benim halim vardı ne de kanlı bir gündem.. Genç Parti yandaşlarının mailli tepkilerine doğrusu şaşırdım. Ben İşçi Partililerden tepki beklerken onlardan geldi. Eh dinlenme oranımız da fena değilmiş doğrusu. Mazhar'ın dediği gibi ite kaka da olsa program bir şekilde geldi geçti. Kastamonu'lu ağabeyin "Melmekedin pedrolünü sattulaa, dış borcu 400 milyar dolara çıkardulaa" muhabbeti olmasaydı tadı tuzu yoktu. Eh kanlı canlı bir gündem olaydı göbekten girerdik..

Sevgiler

Doktor

Monday, February 12, 2007

9 şubat 2007.. İkinci dalga

İçimden geldiği gibi yazdığım bu yazıda insanları kırar ya da üzersem şimdiden özür dilerim. Ben öncelikle vatanseverlik tanımının yeniden yapılması yanlısıyım. Suçlayıcı ve "sev yahut terket" temelindeki vatanseverliğin bölücülük olduğuna inanıyorum.

İKİNCİ DALGA

Hrant Dink cinayeti sonrasında bilmem farkedildi mi; ulusalcı ve ırkçı çevrelerde bir sessizlik hakim oldu. Adeta bir omerta hali. Bu cinayet hiç olmamış, hiç kimse suçlu değil gibi bir hava oluştu. Başka yönlere bakarak zaman geçirme durumu.. Ne bir ses ne de bir nefes. Sonra cep telefonlarımıza mesajlar düştü: "Taksim' de travesti Cansu öldürüldü, onbinler yürüdü, hepimiz Cansu yuz, hepimiz i.neyiz diye bağırdılar" mealinde.. Biliniyordu ki; memlekette "kardeşim ben ermeni mermeni değilim! " diyerek feveran edecek bir büyük kalabalık vardı. İşte bu kalabalığı kullanarak olayın vahameti örtülmeye çalışıldı. Bazı ticaret odası başkanları da da dahil olmak üzere eski askerler, sağ parti idarecileri (Baykal da içinde) bazı bürokratlar milliyetçi kitleye üzeri örtülü bir destek verdiler.. Böylece halkın kanaat önderi olarak kabul ettiği bu kişiler sayesinde kendisini yanlız hissetmemesi sağlandı..

Bu ikinci dalga çok tehlikeli zira toplumsal patlamaların oluşacağı ayrışma noktalarından geçiyor. Bir takım paramiliter güçlerin organize edilmeye çalışılması da bu tehlikenin ana eksenini oluşturuyor. Devlete yardım edeceğini söyleyen bu güçlere ve de bunları organize etmeye çalışan emekli bürokratlara bir içişleri bakanı çıkıp da "kardeşim bunu yapmaya kalkanlar yakalanacak ve suçlu muamelesi görecektir" demiyor..

Her şeyin başında gerçek vatanseverliğin ne olduğunu belirleyip bu topraklarda yaşamayı bedellerine rağmen severek isteyerek tercih eden insanlar kökenlerine bakılmaksızın eşit ve hürmete değer kabul edilip ayrımdan kaçınılmalıdır. Ve bu sosyal barışı isteyen her Türk vatandaşı önüne gelen herkese bunu anlatmalıdır. Tabii anlatmadan önce içselleştirmek de gerekir..

Yerseniz
Doktor

Sunday, February 04, 2007

2 Şubat 2007.. bir haftalık aradan sonra

Sevgili Mazhar;
Haklısın üretime ille de devam etmek ve her hafta yazmak gerekli. Ancak önce bu isteğin oluşması lazım. Doğrusu bu ya ; ben bazı köşe yazarları gibi içinden gelmese de yazan kişilerden değilim. Ekmek parası sözkonusu olsaydı belki, ama bugünlerde öz motivasyonum ile yazmam çok zor.

Katkıda bulunanlar, özellikle yorum ya da sms ile ille de takipte olduğunu bildiren fadimegül başta olmak üzere, musa, ufuk, adnan kondak, canan, gülşen, hızır ve ismini sayamadıklarım tekraren çok teşekkürler.

Tuzağa düşmeyelim:
İnformasyonun yorum yapılmasını imkansız kılacak seviyede dengesiz yayıldığı bu dönemde kimselere çok fazla dost ya da düşman olmayalım. Özellikle de sessizlik döneminin arkasından gelmesini beklediğim bir aşırı milliyetçi ve ırkçı dalgaya kapılarak nihayette başkalarına hizmet etmiş olmayalım. Kimi ülkelerde dini hassasiyetler ve milliyetçi duygularla kurulan cemiyetlerin ve teşkilatların sonraları daha büyük ükelerin stratejilerine hizmet ettiklerini asla unutmayalım.. Bu dönemin hiç bir coşkun duyguya kapılmamayı şiar edinerek geçirilecek bir zaman olduğunu kabul edip gündelik hayatımızı sıradan ve risksiz yaşayalım. Aşırı nefret ve sevgiden de kaçalım. Ve en güzeli BU DA GEÇER YA HU! diyelim. Bol bol..

Program sonrası dinleyici:
Dertleşmek babından bunu da anlatayım. Program sonrası stüdyoyu arayan kızgın bir dinleyici bana yaptığım işin yanlış olduğunu,vatanın bölünmez bütünlüğüne kast ettiğimi ve beni RTÜK e şikayet edeceğini ifade etti. Yeminli mali müşavir olduğunu ve beni vatansevmez olarak gördüğünü bağırarak anlattı. Ben de sesimi üst kattan duyulacak şekilde yükselttim. Kendisinin hadiseleri anlamaktan aciz olduğunu anlatır iken benim şerefsiz olduğumu söyleyince yapılacak tek şeyi yaptım. "Çek git" manasına gelen ve yazılması uygun olmayan kelimeyi söyleyerek telefonu kapattım. Pişman değilim. Bilip bilmeden memleketin terakkisine engel olan, insanımızın karnının doymasına engel olan ve utanmadan da bunu vatanseverlik zannedenler çekip gitsinler ya..

Sağlıkla kalın..
Doktor

Mesothelioma Asbestos, Mesothelioma Cancer, Malignant Mesothelioma, Mesothelioma Attorney.
Mesothelioma