doktor&hesapci

TGRT-FM de Cuma günleri saat 20.00 civarlarında yayına giren programın paralelinde fikir alışverişi için yapılmış bir blog dur. Yorumlarınızı bırakmakta nazlanmayın.

Wednesday, December 03, 2008

Hırsız Polis

Polis: Kimlik lütfen..
Şahıs: Afedersiniz memur bey, öncelikle ben kimliğinizi görebilirmiyim?
Polis: Elbette buyrun, hatta kimlik numaramdan 155'i arayıp teyit dahi edebilirsiniz...

Tabi hemen reflekte mercekleriniz şaştı değil mi? Yok kuzum örnek Türkiyeden değil tabiki.Yine Don Kişot hayallerim kabardı...

Avcılar'da bir pavyona iki üç dallama polis yeleği ile girer ve sonra bir kızı saçından elli metre sürükleyerek arabaya atarlar. Kimse gıkını çıkaramaz.
Bunun muhabbeti sürüyor günlerdir. Oradaki vatandaşlara " neden müdahale etmediniz, polis böyle yapar mı allasen!!!"gibisinden hariçten gazel okuyorlar.
Şimdi bir defa mekanın gazino-pavyon ortamı olduğunu bilmek lazım. Gazinonun ne olduğunu bilmiyor ayağına yatıp hukukta tutuklama ve alıkoyma şartlarından bahsedenler var.
Şimdi eskilere Emperyal zamanına dönelim. O vakitler İstanbul'un en hızlı ve muazzam mekanı. Herkes Emperyal'de. Mekanda hergünbir kilo kan akardı ve hiç kimse bunu açık etmezdi. Nedeni ise suçluluk psikolojisi. Bu tür mekanlara gelenler her daim suçludur. Ya hukuken ya da kendine doğru suçlu. Bir falso yaptıklarında dayak yiyeceklerini bilirler. Bu yüzden dayağa da razıdırlar. Çünkü kendilerini savunacak bir doğruları yoktur. Masada rakı yada elde kupa vale ile pek de konuşacak halleri yoktur. Hiç bir şey değilse bile evinin çoluk çocuğunun rızkını yediğini çok iyi biliyorlardır.İşte bu otomatik sistem frenler ister istemez onları. Racona başkaldıramazlar. Dayılığa yeltenmezler.Dolayısıyla bu tür mekanlarda kimse kimseye karışmaz. Hele polise hiç karışmaz. Çünkü o makanın adamlarının dışarıda üç beş çapulcaya sataşmaktan öte erkeklikleri yoktur.İçkili kafa, ağır abi muhabbet, çorap içinden cigara paketi. Kırbeşten omuz, ensekököne basık ayakkabı, öksürüklü burun çekme... Bunlar akşama kadar... Akşam mekanda kendi haline suçlu bir adamdır.
Şimdi birde olayın diğer komik tarafı var. "Polise neden müdahale etmediniz? Bizim polisimiz böyle mi yapar?"
Evet... O görüntüler yalandan vatandaşlar olmasa hakkaten polis olmaları işten bile değil. Çünkü bizde böyle. Bizde polis dövmeye kalkar,ana avrat küfür eder... Yeter ki denk getirsin. Polise soru soramazsın,sorgulama yapamazsın.
Şimdi paradoks gibi gözüken bir durum var. Bizim polisin yetkileri daraltıldı. Hırsıza,katile yakalasa da birşey yapamıyor falan filan deniyor...Hakikat başka baba...
Yıllardır bu ülkenin polisi dişini garibana, ya da arkası olmayana geçirdi. Suçlulara aynı "orantılı gücü" uygulamadı. Bu işkence falan mağdurlarına bakın!, gıkını çıkaramayan tipler. Hani eskiden nezarette iki tokat yedi de aklı başına geldi diye hikayeler hep halk arasındadır bilirsiniz.Böylelikle AB müktesabatı gereği ellerindeki kuvvet kuş kadar kaldı. eee alma mazlumun ahını polis kardeş.Şimdi gerçekten suçluyu bulsa dahi mühahalede sıkıntı yaşıyor.

Kendi etti kendi buldu. Bu memleket polisine asla sahip çıkmaz. Görürse tırsar ama "kim gitsin" denilse "polis" derler.Evi polise kiraya vermezler. Kolay kolay polise kız vermezler.
Neyse olay budur.

He orada saçından tutulan kız için ne demeli? Acıdım. Tabi hamama giren terler. Mekan pavyon ortamı. İllaki birileri musallat olacak abla.

efe

2 Comments:

At 5:58 AM, Anonymous Anonymous said...

Efe nin ağzına sağlık. Doğrusu bu ya tembelliğimi biraz biraz atmaya başladım. Blog neyim bile okuyorum bu sıralar. Recep Akdağ ın hastalarını bakmaktan kalan zamanlarda tabiiki.

Tesbitlerin tamamına katılıyorum. Aynen bir mekanda polisin adam kaldırmasını falan bir kenara bırakın, sesi alkol ve sigaradan bas bariton çıkan bir abi kolunu kıvrattığı hatunu çıkartsın bir kişi bile ses çıkatmaz. Polis yeleği aliyyul ala olur. Önüne bakarsın. Giden gittikten sonra da yanındakine "karının mevzusu neymiş abi?" dersin ve kavundan devam edersin. Alan için sorgu sual asla olmaz.

Celalettin abi de kimlik sorsunlar falan demiş. Olur be abi. Emrin olur. Tabii o bıyıklarla sana sormayacağımızı biliyon.

Doktor

 
At 5:17 AM, Anonymous Anonymous said...

Özgürlük ve özgünlük üzerine ;
İşgalcilere mektup;
Sevgili İşgal kuvvetleri, siz buradan gideli epey bir zaman oldu . Artık ne arıyor ne de soruyorsunuz. Kendi kendime oğlum dedim eline yapışmaz, al eline kalemi bir hal hatır sor mektupla. Yılların hukuku var aramızda.
Hani siz gittikten sonra, öyle devrimler yaptık ki turist olarak gelseniz şerefsizim , bizim yeni halimizi görünce alt dudak-üst dudak ne varsa uçuklar, afallarsınız ! Ulan bu Türklerin Araplarla benzer hiçbir tarafı yokmuş boşu boşuna tantana yapmışız dersiniz.
Önce biraz hatıraları tazeleyelim istiyorum. En son bizi büyük savaş sonrası moral bulalım diye Yunan denilen o şımarıklarla karşıkarşıya bırakıp, olimpos dağının bu sportmen çocuklarını kahramanca yenişimizi seyredip vay be çekmiştiniz, 9 eylül 1922 sonrasında birden, Ulen biz koca imparatorluğu yendik , taş üstünde taş elde silah komadık; amma siz yamanmışsınız, bu kuvayi milliye ebemizi bellemeden tası tarağı alıp İstanbul’dan gidelim diyerek bizi onurlandırmıştınız.
Biz de öyle sanmıştık, ne korkuttuk be gavuru, derken memleketin tapusunuda götürdüğünüzü aha ben şimdi anladım niceleri de nice zamanlar sonra anlayacak neyse,
Akabinde el ele baş başa kalmıştık milletçe, üstelik bize cihande eşi benzeri bulunmayan bir kurtarıcı da bahşetmiştiniz. Hal böyleyken bizde bir şeyler yapmalıydık. Her şeyi büyük devletlerden beklemek olmazdı. Bütün millet sokaklarda, iskelelerde, köprü altlarında, mavnalarda tersanelerde hatta keçi güderken bile düşündük, düşündük ve sonunda bütün kainata parmak ısırtacak devrimler yapmaya karar verdik.
Zaten milletçe şunu anlamıştık bize olan bütün gadriniz şeklen ve davranış olarak Araplara benzememizdendi. Yoksa bizim sizle sizin bizle alıp veremediğiniz hiç bir şey yoktu. Şeytanı bile şaşırtan şeflerimiz. Sümerin, İnkanın ve hatta demokrasi havarisi Yunan’ın bile aslında Türk olduğunu ilan ederek işi kökünden halletmeye çalıştı. Yani ne konuşuyonuz be, kökümüz bir demeye getirdiler ama anlamadınız. Daha anlaşılır olsun diye ilk iş olarak kıyafetleri değiştirip sizinkileri giydik. Değiştik zannettiler ama aslında daha bi Türkleştik. Yetmedi alfabeyi de değiştirdik.
Bize çılgın Türkler derler öyle bir gaza geldik ki demeyin gitsin. Ben diyeyim terazi devrimi, siz deyin metre inkılabı, ceza hukuku, takvim devrimi, saat, tef, dümbelek, balo, malo, mızıka,saz, caz yani değişmedik bi koltuğumuzun altı kaldı! desem yeridir. Her güne bir devrim, her haftaya bir inkılap. Düşündükçe insanın aklına ne şeytanlıklar geliyor ama hepsini uygulayamadık tabi. Camilere sıra, piyano falan koyamasakta bi müddet ezanı Türkçe okuttuk.
Muhakkak sizde de vardır, değişime dönüşüme karşı bağnazlıktan, tutuculuktan yana tavır alanlar homurdananlar. Neymiş Efendim, dedelerimizin kullandığı alfabeyi, kıyafeti yeterince Türk değil diye bırakıyormuşuz da neden saf kan Türk olan Göktürk alfabesini almıyormuşuz. Zor mor dememek lazımmış Japonu Çinlisi Moğolu nasıl kullanıyormuş. Carttt kaba kağıt. Hakeza orta asya kıyafetlerimizi, kültürel sosyal yapımızı devlet anlayışımızı harmanlayıp niye uygulamıyormuşuz. İllada niye birkaç yıl önce savaştığımız düşmanlarımızın alamet-i farikalarını alıyormuşuz. O zaman bu savaş niye olmuşmuş, kurtulan kurtuluşa eren kimmiş? Siz dursaymışsınız daha fazlasını yapamazmışsınız mış. Devrimleri piç etmeye çalıştılar.
Bakın arkadaşlar dedik: Bu düvel-i Muazzama dediğimiz adamlar Araplara fena halde gıcık davaları onlarla bizimle bi işleri yok sadece onlara benziyoruz diye bizden kıllanıyorlar. Hepsi bu. Araplara değil de düvel-i muazzamaya benzersek sorun hallolacak. Özümüze baktık bir olduğumuzu gördük Hepimiz Adem evladıyız. Ne Türklük’den ne Düveli muazzamadan kopmadan bu işi hallettik. Yiğitlik de bizde kaldı. Hatta yurtta değil dünyada barış için bu devrimleri yapmalıyız. Dediysek de ikna edemedik. Ulan bu devrim karşıtları sanki bizden daha Türk. Ben Latin alfabesine Türk alfabesi diyorsam Türk alfabesidir, kıyafeti de Türk kıyafetidir. Yani bazen diyorum alacaksın Çin alfabesini aha sana alfabe okuda gör ebenin yüzünü. Lan geyşalar gibi mi giydirseydik sizi. Sonunda bunların soyunda sopunda bir karışıklık olduğuna Türk falan olmadıklarına hükmettik ama söylemedik kimseye.
Bu adamlar bununla kalmayıp, bu devrimlerin sizinle yapılan anlaşmalara bağlı olduğunu falan ima edip devrim önderlerine dil uzatmaya kalkışınca iş değişti. İstiklal mahkemeleri , halkevleri gereğini yaptı onların yapmadığını biz usulünce yaptık. Sallandırdık icabında.
Bak sen şunlara ya! Kıyafetin İngiliz olsada içinde ki Türk, alfaben Latin olsada kalemi tutan el Türk, ceza kanunu İtalyan olsada mahpustakiler Türk. Daha ne istiyonuz? Amerikan mandası ı?
Bir gün bu taraflara tekrar gelecek olursanız görür görmez hemen fark edeceksiniz bizim Araplara benzer hiçbir tarafımız kalmadı Tam bir Türk olduk devrimler yerine oturdukça iyicene Türkleşeceğiz. Bu arada unutmadan Araplarla coğrafyayı da ayırdık karıştırmayın diye, onlar biraz daha aşağıda oturuyor.
BARBAROS NERO

 

Post a Comment

<< Home

Mesothelioma Asbestos, Mesothelioma Cancer, Malignant Mesothelioma, Mesothelioma Attorney.
Mesothelioma