doktor&hesapci

TGRT-FM de Cuma günleri saat 20.00 civarlarında yayına giren programın paralelinde fikir alışverişi için yapılmış bir blog dur. Yorumlarınızı bırakmakta nazlanmayın.

Wednesday, March 28, 2007

Tembel doktor, çalışkan Mazhar

Tembellik had safhada. Haydi itiraf edeyim dünyevi işlerimin yoğunluğu sebebi ile yazı yazamadım. Çoğu gitti azı kaldı. Bu hafta da mevlid yayını sebebi ile program yok, haftaya da ben yokum. İki hafta sonraya da teknik durumum umarım yazmaya müsait hale gelir. Buyurun sevgili Mazhar'ın yazdıklarına. Kendisine teşekkürler.


Doktorun itimat dolu taltifinden sonra yazmak artık boynuma borç oldu. Konu doğal olarak eğitim, eğitimde ki değişiklikler olacak.

Eğitim: her türlü iyiliğin ve kötülüğün kaynağı olarak görebildiğimiz, bir şahıs olarak karşımıza dikilip bizden hesap soramayacağını bildiğimiz müddetçe de hakkında konuşacağımız bir kavram. Eğitim, her zaman milletlerin en vazgeçilemezidir. Zira dünya hayatı ve hatta ötesi için neyi düşünüyor ve hedefliyorsak ancak eğitimle sağlayabiliyoruz. Hoş eğitim her zaman iyileri yetiştirmiyor. Her öğreti nesillere eğitimle aktarılıyor. Gangster olmak da ciddi bir eğitimden geçmeyi gerektiriyor, mühendis olmak da. Bu bağlamda eğitimin temel sorgulayıcısı hedeftir. Yaptığınız eğitimle neyi hedefliyorsunuz. ?

Türk Milli Eğitiminin bu soruya vereceği cevaplar malum, malum olan bir şey daha var ki ortaya çıkan eserle bu hedefler arasında pek bir alaka yok. O zaman şu gerçekle yüzleşiyoruz ki ya milli eğitimin amaçları insanların hayattan beklentilerine cevap vermiyor, yada milli eğitim, amaçlarına uygun faaliyet yürütemiyor. Doğrusu her ikisi de.

Türk Milli eğitimi evrensellik ilkesi ile yeni yeni yüzleşiyor. Evrenselliğin; çocuklarını, İngilizce konuşan sürüler haline getirmek olmadığını yeni fark etti. Evrensellik hangi dilde olursa olsun düşünebilmek düşündüklerini ifade edebilmek ve uluslar arası kabul görecek her türlü üretim faaliyetini sürdürebilmektir. İdeolojik takıntıların ilkellik göstergesi olmakla birlikte diğerlerini güldürmekten başka bir işe yaramadığını fark etmektir. Bu doğrultuda bir değişiklik oldu, artık yabancı tabiiyeti olup Türk okullarında okuyan çocuklar Türküm doğruyum diye bağırmayacak. Arzumuz hiç birinin bağırmaması.

Ecevit hükümetinin eğitim alemine attığı büyük bir kazık vardı ki acısı asırlarca milleti bağırtacak türdendi. Bazı kelimelerin okullarda kullanılmasını yasaklamışlardı. “kelime, cümle, millet, istiklal, sıfat, v.s” Bunların yerine sırasıyla sözcük, tümce, ulus, bağımsızlık, önad, vs kullanılacaktı. Hükümet değişir değişmez bu yasağı kaldırdılar da rahat bir nefes aldık. Sadece cümle sözünü dilden kaldırmakla onun üzerine bina edilmiş yüzlerce deyim ve atasözünü kaldırdığını fark etmeyen ve sırf İslamiyet’e olan düşmanlıklarından Arapça ve Farsça kökenli kelimelere savaş açan bu zihniyetin yapacağı eğitim planlaması milli eğitimi ne rezil hallere düşürüyor görelim.

Milli Eğitimin hiç de milli olmayan, ruhuyla ve özüyle tezat bunun gibi nice tutarsızlıkları var. Hatta sistemin başına, beynine bir kurşun sıkacak kadar bunalmış bir faninin getirilmiş olmasına ne demeli. Her ne kadar kişisel bir durum olsa ve mahut çevrelerce dürüstlük timsali gibi algılansa da insan yetiştiren bir kurumun kimlere teslim edildiğini göstermesi bakımından acı bir örnek.

Mevcut hükümet ve bakan sistemin açmazlarına vakıf, bunu nerden anlıyorum, yaptıkları değişikliklerin doğrultusundan. Geçen dönem CHP milletvekili Berhan Şimşek milli Eğitim Bakanı hakkında bir soru önergesi vermişti. Konu şu; neden ilköğretim birinci sınıf ders kitapların da yeterince Atatürk resmi yok. Ne cevap aldı bilmiyorum ama ben söz konusu kitaplara baktım. Evet öncekilere göre resimler daha azdı; ama yine de çoktu. Malum birinci sınıfta çocuklar okuma yazma öğrenir kitaplarında kedi, köpek, at, top resimleri olur. Yakından uzağa ilkesi doğrultusunda çocuk bildiklerinden, yakın çevresinden hareketle eğitilir, buna göre görsel malzeme kullanılır. Annesini babasını kardeşlerini dedesini komşularını tanımadan büyük kurtarıcısını tanımaya kalkması pedagojik açıdan, fareye fil lokması vermekten başka bir şekilde açıklanamaz. Babasının, hatta kendisinin doğum tarihini bilmeden Atatürk’ünkini bilmesi, hele hele beyninde zaman kavramı oluşmadan tarih geçmiş gelecek kavramları oluşmadan bunları anlamaya çalışması sonra da Atatürk’ün ölmüş bir fani olduğunu öğrenmesi çocuk beyninde nasıl bir kaos ortamı oluşturur, bilimsel açıdan düşünmek ve pedagojik gelişime uygun hale getirmek gerekir. İşte Berhan Şimşek’in şikayeti bu doğrultuda atılmış küçücük bir adıma tahammül edemeyişin tezahürü idi.

Milli eğitimde yapılan temel değişikliklerden biride çivi (dik yazı) yazısından el yazısına geçmek oldu ki insan için en doğal olanı budur. Biz her ne kadar Arap-Osmanlı alfabesine olan karşıtlığımızdan çivi yazısının yuvarlak hatlı yazılara göre daha kullanışlı olduğunu savunmuş olsak da yuvarlak hatlı yazılar okuma yazma faaliyetlerine getirdiği kolaylık ve kullanışlılık bakımından çok daha makbuldür okurken gözü yazarken eli yormaz. Ayrıca kalıp dışı bireyselliği ön plana çıkardığı ve bir kimlik kişilik belirtisi olduğu için de bu zamanda kaçınılmazdı. Yazı şeklini değiştirmeyle her şeyin hallolduğunu iddia edecek değiliz ama Osmanlı alfabesini bırakarak çağ atladığımızı iddia edenleri de anmadan geçmeyeceğiz.

Bu hususta daha çok şey yazmayı yürekten istiyorum ama gel gör ki bizim evde sigarayı ancak balkonda içebiliyorsun, bilgisayarı da alıp oraya götüremediğimden ıkına sıkına ancak bu kadar oldu. Mazur görün.

Programda Hasan Amcanın cezası bitti. Hayırlı olsun. Birkaç kez firar girişiminde de bulunmuş. Önceden öngördüğüm için doktor bana; helal olsun müşteriyi de iyi tanıyor demiştir artık. Selam ve hürmetlerimle

Mazhar .

2 Comments:

At 1:32 PM, Anonymous Anonymous said...

Gözünüz aydın Meb kurum bilgisayarlarından bu bloga erişmek istediğin zaman "zararlı içeriğinden dolayı telekom tarafından engellenmiştir yazardı" Şimdi erişilebiliyor, Mazhar'ın bu fayda dolu! yazısı işe yaramış.
Eğitr.

 
At 4:25 AM, Blogger eskişehirli said...

Kardeşim,berhan beye haksızlık etmeyin!Eğer milli eğitim bakanlığı,ders kitaplarında atatürk gibi yemeyen,içmeyen,uykusu gelmeyen,üzülmeyen,sevinmeyen,kızmayan,gülmeyen,ağlamayan,sekiz dokuz yaşlarındayken bile sokakta oyun oynamayıp vatanı nasıl kurtaracağını düşünen(!)aşık olmayan,aşık olunmayan,insanüstü bir varlığı layıkıyla anlatmıyorsa,ünite aralarına Kemalettin Kamu'nun''kabe arabın olsun bize çankaya yeter''gibi sanat şaheseri şiirlerini koymuyorsa,berhan bey bunu tabii ki araştıracaktır. doktor,sen bu mazharı başından defet.bu adam seni de solladı,laz bakkal beyi de

 

Post a Comment

<< Home

Mesothelioma Asbestos, Mesothelioma Cancer, Malignant Mesothelioma, Mesothelioma Attorney.
Mesothelioma